20 Şubat 2012 Pazartesi

Beklenen savaşa doğru: Armageddon

        Önce armageddon ne size kısaca anlatayım. Armageddon İncil’de geçen çok büyük kanlı bir savaşın adı. Çoğu hristiyan buna inanmasa da Mormonlar, Opus Dei gibi aşırı sağcı hristiyan örgütlerin oluşması için çok çaba harcadığı, bunun için her şeyi yapmaya çalıştıkları kıyametin onlara göre en büyük habercisi. Sanılanın aksine Armageddon kavramı bir tek Hristiyanlığa özgü değil. Musevilikte Melhame-i Kübra, Şii İslamiyette de başka versiyonları mevcut.

     Temele geri dönecek olursak aslında çoğu inanışta buna benzer şeyler var. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarını Armageddon ile ilişkilendiren de bolca yazar mevcut günümüzde. Aslında olaya farklı bir açıdan bakacak olursak bu söylemlere de hak vermemek pek mümkün değil. Şöyle ki Birinci Dünya Savaşı’nın nedeni olarak ya da sömürgeleştirme hareketi örnek gösterilir ya da Avusturya Veliahdı’nın öldürülmesi ama olayın bir kırılma noktası var ki kimsenin bu önceki yazılarımda da belirtmiştim Avrupa’da ki Yahudiler’in önemli bir kısmı anti-siyonist, noktalara değdiği pek söylenemez. 1914 yılı itibariyle zaten dünyanın %70’i sömürge halinde. Geriye kalan %30’u da ya yarı sömürge ya da bağımsız devletler. Yani yeni bir sömürge ayışının burada egemen olduğunu söylemek mantıken çok yanlış. Ha sömürgelerin paylaştırılması konusuna değinecek olursak zaten Fransa ve İngiltere’ye bazı sömürgeleri isteyerek İtalya ve Almanya’ya doğrudan ve ya dolaylı olarak bıraktılar. Bu durumda sömürge için savaş çıktı demek biraz mantığa aykırı kalıyor. Gelgelelim İkinci dünya savaşı diye nitelendirilen savaşta çok belirgin bir neden yok. Kağıt üzerinde görünen neden Polonya ve Yahudiler ama şunu da daha yani bir Yahudi devletine karşılar. Neyse bu meseleyi daha fazla deşmenin sanırsam pek bi alemi yok. Biz önemli olan konumuza yani Armageddon’a dönelim.

    Armageddon’un en büyük savunucularıdan biri pek kimse dikkat etmese de Evanjelistler. Evanjelistlerin en büyük özelliklerinden biri Yahudiliğe nefret duymayan tek Hristiyan mezhebi olmaları. Aslında Evanjelistlerin Armageddon’dan ziyade Melhame-i Kübra’ya inandıkları söylenebilir. Evanjelistlere göre İsa’yı çarmıha germesi Yahudiler’in bir göreviydi, eğer İsa çarmıha gerilmeseydi asla kıyamet gelmeyecek, müjdelenen Mesih de doğal olarak gelmeyecekti.  Mesih gelmeyince doğal olarak kıyamet kopmayacak Dünya gitgide kötülüğe batacaktı. ( Vay amk adamların yüklediği misyonu kes.Allah’ın  işlerini bile kendiklerine göre yorumluyorlarya helal olsun cidden).

 

        Evangelistler genel olarak Armageddon’u nükleer bir savaş olarak görür ve bunu Ezekiel 38 ve 39. bölümleri temel alarak “çok şiddetli yağmurlar ve dolu, yangınlar ve kükürdün kaynaması, dağların düşmesi ve yüksek kayaların çöktüğü depremler..

Açıklar. Şimdi sevgili daşşaksızlar size bazı bilgileri aktarayım.  Öncelikle Dünya’da nükleer güce sahip ülkeler.

-ABD: 10.640 adet nükleer silaha sahip.

-RUSYA: 8.600 Adet nükleer silaha sahip.

-ÇİN: 600/1000 Arası Nükleer silaha sahip.

HİNDİSTAN: 200 kadar nükleer silaha sahip.

PAKİSTAN: 65/100 arası nükleer silaha sahip.

İNGİLTERE: 200 adet nükleer silaha sahip.

FRANSA: 350 adet nükleer silaha sahip.

İSRAİL: 100/200 arası nükleer silaha sahip.

İRAN: 10/30 arası nükleer silaha sahip.

KUZEY KORE: 70 kadar nükleer silaha sahip.

 

Şuan bilinen nükleer güce sahip ülkeler bunlar. Tabi bunlara ABD güdümlü nükleer güce sahip ülkeler dahil değil. ( S.Arabistan, Türkiye gibi… )

Tabi bu nükleer silahlar ve ya nükleer güç birden bire ortaya çıkan bir şey değil. Bunun öncesinde bu ülkelere nükleer gücü dağıtan ülkeler var.

-Pakistan, Hindistan ve İsrail: ABD gözetiminde.

-Çin, Kuzey Kore ve İran : SSCB ( Rusya ) Gözetiminde.

-Fransa: İngiltere ve ABD gözetiminde.

 

Şimdi sevgili daşşaksızlar diyeceksiniz ee tonla rakam verdin bundan bize ne? Şimdi size o konuyu da açıklayayım.  Armageddon’un çıkış noktalarından biri de Dünya nüfusunun çok fazla olması. Evanjelistler ve Mormonlar Dünya nüfusunun en fazla 1 milyar olması gerektiğine, Mesih’in anca bu şartlar içerisinde ineceğine inanırlar. ( 70’ler dönemi Dünya’da sürekli insanlara söylenen 2 çocuk tezini anımsayın.)  Bu örgütler her ne kadar inanışlarına aykırı da olsa Dünya’da nüfusunun azaltılması için  her yolu mübah görürler. ( Evliliklerin azalması, eşcinselliğin yaygınlaşması, uyuşturucu kullanımının artması vs…) Aslında bu görüş sadece onlara ait olmasa da ( İlluminati, Tavistock) konum dışında olduğu için bu örgütleri irdelemeyeceğim. ( ayrıntılı bilgi için http://msikkofield.blogspot.com adresine bakabilirsiniz.)

   Çevrenize iyi bakın daşşaksızlar, her gün yeni bir savaş paranoyası dönmüyor mu ortalıkta? Her sabah uyandığınızda yeni bir savaş haberi duymuyor musunuz? İki Dünya savaşı da bangır bangır ve silahları ellerindeyken oldu. Hiç kimse farkında olmasa da şu an 3. Dünya savaşı olmakta, küresel güçler ile küresel olmaya çalışan güçler ellerinden geldiğince birbiriyle çatışmakta. Siz sanıyor musunuz ki 3. Dünya savaşı topla tüfekle olacak? İsrail stuxnet virüsünü İran’ı sabote için yapıyor, Çinli hackerlar her gün durmaksızın Amerikan şirketlerine hack girişimlerinde bulunuyor, Türkiye siber savunma ordusu kuruyor, Rusya hackerlar için üniversitelerde bölüm açıyor. Artık savaş ticarette ve internet üzerinde. İşte bu savaş bittiği an nükleer savaş başlayacak ve o zaman bilin ki daşşaksızlar Armageddon kapımızda.

 

Alın size bol İlluminatili bir şarkı. Kendinize iyi bakın daşşaksızlar.

http://youtu.be/qMxX-QOV9tI

15 Şubat 2012 Çarşamba

HÜCCETİYE: İRAN VE İSRAİL'İN GİZLİ AŞKI

Şimdi sevgili daşşaksızlar bugünde size yine İran eksenli bir yazı sunacağım. Konumuz hüccetiye ama bu o kadar basit değil. Hüccetiye'yi anlamak için Bahaililiği, Anti-siyonist hareketi ve Kah (İşte Öyle) hareketini de anlamak gerek. Bunları size ufaktan anlatıp önce bir şablon oluşturmak gerek.
Bahailik yaklaşık olarak 1830'larda İran'da Mehdi inanaşının uzantısında çıkmış bir din. Tüm dinlerin Tanrı'sının tek olduğunu, herkesin merkezde toplanmasını, kadın-erkek eşitliğini, ırksal,mezhepsel ve dinsel ayrımların ortadan kalkmasını savunur. Aslında geniş açıdan bakacak olursak New World Order yani Yeni Dünya Düzeni'nin temsilcisi bir dindir.
Bahailik özellikle Şii Coğrafyası olmak üzere Dünya'nın her tarafında kendine taraftar bulabilmiştir. Bu kadar bilgi eminim aklınızda bir şablon oluşturmaya yetmiştir. Şimdi başka bir konuya, Anti-Siyonist Yahudiler'e geçelim.
Anti-Siyonist Yahudilik ilk olarak Bahailik gibi 1800'lerin sonunda çıkmış bir fikir. O dönemde Avrupa'da sıkça konuşulan Yahudiler'in devleti olmalı fikrine en çok muhalif tavrı takınan bir oluşum. Şimdi soracaksınız bunlar neden Yahudi devletine karşı, bunlar Yahudi değil mi? Bende bu merakınızı gidermek sizi birazcık aydınlatayım. Anti-Siyonist Yahudiler onları yönetecek devletin Mesih’in Devleti olması gerektiğini söylüyor. Yani bu inanışa göre Mesih gelecek ve Yahudileri Dünya’ya hakim kılacak. O güne kadar da Yahudiler yaptıkların cezasını çekmeli ve devletsiz yaşamalı. Tabi ha deyince de Mesih gelmiyor. Mesih’in gelmesi için çok büyük bir savaş çıkmalı ve Yahudiler’in çok büyük bir kısmı ölmeli. ( Bişiler anımsadınız mı daşaksızlar mesela 2. Dünya Savaşı ) Tabi ilk denemelerinde başarısız oldu bu Yahudi amcalarımız. Onun yerine Armagedon denen bugün bir çok Hristiyan tarikatınında inandığı ( mesela Mormonlar ) savaşı savunuyorlar. Neyse konuyu dağırmadan Kah Partisi’ni de anlatayım ve esas meseleye geçelim.

Kah Partisi ( İbranice İşte Öyle ) temel olarak İsrail devletine karşı bir oluşum. Bir nevi İsrail’de ki anarşist bir parti ama bu durum sizi yanıltmasın çünkü Kah Hareketi aşırı sağcı. Amaçları İsrail’i çok büyük bir savaşa sokarak İsrail’i haritadan sildirmek. Her ne kadar bu size tuhaf gelecek olsa da, bu partinin Anti-Siyonist Yahudiler tarafından desteklendiğini düşünürsek eminim bu olay da size mantıklı gelecektir.

Profesör Abraham Sela’dan bir alıntı ile devam edeceğim.
İsrail sorgu subayı Avraham Sela* karşısında duran adama acımayla karışık bir nefretle baktı. Bu adam Aksa Camii'ni havaya uçurma girişimiyle iki bin yıl sonra gerçekleşmiş İsrail rüyasını bozmaya kalkışmıştı. Herkes, ama herkes biliyordu ki Aksa havaya uçurulursa bir milyarlık Müslüman dünyası İsrail'in başına üşüşecekti. İsrail'in elinde nükleer silahları olabilirdi. Ama bu silahların kullanılması bile topyekûn yok oluş anlamına geliyordu zaten.

-"Bunu anlamıyor musun?" diye hırpaladı adamı Sela "İsrail'in başına üşüşeceklerini, elimizde olan tek vatanı kaybedeceğimizi anlamıyor musun?"

-"Tam da bunu sağlamaya çalışıyordum." dedi adam, tartıştığı birini köşeye sıkıştırmış olmanın heyecanıyla. "Tam da bunu! Dünya ülkelerinin hepsi İsrail'e savaş açmalılar. Yedi bin kişi kalana kadar bütün Yahudiler öldürülmeli. Biz, kalan yedi bin kişi Mabet Tepesi'nin yıkıntıları arasında Rabbimize dua edip, yakarmalıyız. İşte o zaman, o zaman gelecek Mesih. Zeytindağı'na inip bizi kurtaracak. Şehina bizi terk ettiği yerden geri dönecek. İşte o zaman Kudüs'ün sokaklarında aslanla koyun bir arada oynayacak. Bin yıllık barış dönemi başlayacak. Peki, sen bunu anlamıyor musun? Bunlar yaşanmadığı müddetçe Mesih'in gelemeyeceğini anlamıyor musun?"

Şimdi tekrar Hüccetiye’ye geçelim. Hüccetiye Dünya’da savaşın ve kaosun hüküm sürdüğü bir zamanda
Mesih’in geleceğine inanan İranlı bir oluşum. Kendini en çok İran’ın devlet kademesinde hissettiriyor. Bugüne dek bilinen en meşhur Hüccetiye üyesi Mahmud Ahmedinejad. Ahmedinejadla özellikle O’nun Cumhurbaşkanlığı ile ile ilgili çok farklı rakamlar mevcut. Bi kaçına göz atalım isterseniz.

-3 Ağustos 2005 – Ocak 2012 arası İran’ın savunmaya harçadığı para önceki dönemim 1,5 Katı ( Ki İran – Irak Savaşı dahil.)
-Gene bu dönemde İran’da savunma sanayi %600 büyüme göstermiş.
-Savunma sanayinin payı gsmh içinde payını %200 arttırmış.
-Tüm çalışanlarda savunma sanayi %7 istihdama ulaşmış.

Görüldüğü üzere Ahmedinejad savunmaya baya bir harcamış. Peki amaç ne?
Amaç kaos. Kah ve Hüccetiye gibi hareketler aynı anda, aynı doğrultuda 3. Dünya Savaşı’nı çıkarmak için ellerinden geldiğince çalışıyor. Hatırlayın gene Kah Hareketi’ne mensup kişiler 3 yıl önce Aksa Camii’yi havaya uçurmaya çalıştı. Son anda Mossad’ın fark etmesiyle bu olay önlendi.

Aslında olay sadece İran,Kah,Anti-Siyonist Yahudiler ve İsraille sınırlı değil. Geçen yıl Suudi Arabistan 50 Milyar dolarlık silah aldı. Sizce de bunlar bazı şeylerin habercisi değil mi?

Neyse daşşaksızlar başka bir yazı da görüşmek üzere. Başınızı patlattım gene. Bi şarkı dinleyn rahatlayın.


10 Şubat 2012 Cuma

SAKLANAN GERÇEKLER, AMERİKA-İRAN İLİŞKİLERİ

Son dönemde haberler canımı sıkıyor panpalar. Yok İran Hürmüz Boğazı'nı kapatacak, yok Amerika-İsrail İran'a karşı ortak tatbikat düzenliyor, yok Ahmedinecad İsrail ve Amerika'ya sert çıktı, yok bilmem ne bilmem ne...
Bir söz duymuştum zamaında ''Dünya bir oyun sahnesi, siz onu izleyen seyircilersiniz.'' diye. Bugün dönüp bakıyorum bu söze söyleyen ne kadar doğru söylemiş, ne kadar mantıklı konuşmuş diye.
V For Vendetta diye bir film vardır bilirsiniz ve ya okuma kültürünüz varsa George Orwell'ın 1984'ünü. Senaryo ve hikaye aynıdır. Kitleleri korku içinde tut, sanal bir düşman belirle, insanlara yaşamarı için devlete güvenmeleri gerektiğini anlat olsun bitsin. Kitleler nasıl olsa bu olaya inanacak ve koyun gibi hiç bir şeyi sorgulamadan, hiç bir şeye bakmadan ölüp gidecek. Malum 2001'in eylül ayında kısaca 9/11 diye adlandırılan bir olay gerçekleşti. Amerika'nın simgesi sayılan İkiz Kuleler yerle bir oldu ve Amerikan Halkı müthiş bir terör paranoyası içine büründü. Şimdi size 9/11 ile ilgili bir video suncağım. Biraz uzun isterseniz daha sonra da bu videoyu izleyebilirsiniz. http://www.youtube.com/watch?v=cmsfP3TKk6Q
Ben olayı kesinlikle illüminati, tavistock ve ya başka bir örgüte bağlamayacağım. Bu direk olarak Amerikan Hükümeti'nin vatandaşlarını korkutmak adına yaptığı bir girişimdi. Düşünün bi neden Özgürlük Heykeli ve ya Beyaz Saray değil de Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon hedef alındı? Aslında bunun cevabı çok basit. DTM'yi vurarak insanlara ekonominin bombok olacağı yönünde sinyaller verildi. ( Ki zaten amerikan ekonomisi bomboktu, bunu örtmek için mükemmel bir fırsat doğdu ellerine. ) Pentagon'u vurarak da Amerikan Devleti'nin askeri harcamalara daha fazla kaynak harcaması gerektiği konusunda insanlar inandırıldı. (ufak not: 99 yılı itibariyle Amerikan Halkı'nın öenemli bir bölümü yapılan askeri harcamaların gereksiz olduğunu beyan etmiştir.). Şimdi sıra geldi en önemli konuya Amerikan Devleti oluşturduğu sanal düşmanları bir an evvel bertaraf etmeliydi. Önce gücünü denemek adına kolay bir av bulması gerekti. 3 Seçeneği vardı Amerika'nın Afganistan, Irak ve Suriye. Aralarında en istikrarsız olan Afganistan yem olarak seçildi ve El-Kaide militanları Afganistan'da eğitim görüyor bahanesi ile Amerikan Kuvvetleri Pakistan'ın desteği ile Afganistan'a girdi. Yanlnız Amerika'nın hesaplayamadığı bir faktör çıktı ortaya TALİBAN!
Taliban'ı anlatayım size kısaca. Taliban 70'lerin başında Dünya'da öğrenci hareketleri almış başını giderken Öğrenciler Birliği adıyla kurulmuş yer yer Marksizm'den ama en çokta şeriatten etkilenmiş bir oluşum. Başlarda sadece siyasi mücadelede bulunsalarda özellikle SSCB'nn (anlamayanlar için Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği - Komünist Rusya) Afganistan'a saldırısıyla birlikte silahlı mücadeye girmiş ve ilerleyen dönemde Afganistan'ın kontorlünü tamamen devralmıştır.
Amerika tam Afganistan'ı yutacağım derken Talibanla karşılaşması başlarda 2. Vietnam vakası olarak değerlendirildi. Çünkü Taliban hem coğrafyaya hakimdi, hemde yerel halktan büyük destek alıyordu. Birinin ya da birilerinin Amerika'ya yardım etmesi gerekliydi ama kimdi? Türki Cumhuriyetler Rusya ile yakın olmaları sebebiyle bu olaya pek sıcak bakmadılar, Pakitan zaten elinden gelen desteği veriyordu, Nato ülkeleri de ilk aşamada muharip güç göndermeye pek istekli değildi, geriye tek bir seçenek kalıyordu, İRAN!
Şimdi bunlar size komplo teorisi gibi falan gelecek hatta bazılarınız siktir git orospu çocuğu falan diyecek ama sakin olun bence. Çünkü size sunacağım deliller baya sağlam pezevenkler. Öncelikle size bir adam takdim edeyim. İşte huzurlarınıza Ayetullah Hatmai. Şimdi diyeceksiniz ismi Ayetullah İranlı ama bize ne? Şimdi bu Ayettulah Hatmai sıradan bir adam değil kendisi İran eski cumhurbaşkanı. Kendisi Muhammed Hatemi olarak da bilinir. Şimdi bakalım bu amcamız ne demiş bu konuyla ilgili.
''Taliban İran'ı bir düşman olarak gördü, bizim İslam anlayışımızı reddetti.'
Talibanın bizim sınırlarımızın yakınında olması bizim için ciddi bir tehlikeydi ve Taliban bizim düşmanımızdı. Amerika'da öyle Taliban'ı düşman olarak görüyordu. Amerikan'nın Taliban'ı devirmesi bizim de işimize geliyordu.
Beyefendiyi durduramıyoruz devam ediyor bu da başka incileri:
''Biz terörizme karşı samimiyetle mücadele etmek istiyoruz, devlet terörizmi buna dahil.Bu İran'ın önceliklerinden biridir.Başarmak istiyorsak bu tehditle savaşmak yetmez Uluslararası işbirliğini arttırarark yollarını da kapamak zorundayız. ( Bm genel konseyi'nde söylendi bu sözler. )
Tüm bu sözlerden sonra İran Afganistan'ki Kuzey İttifakını Amerikan'nın özel kuvvetleriyle savaşmaya ikna etti. Böylelikle bir kaç hafta içerisinde Taliban yönetimi devrilmiş oldu.
Şimdi kameralarımızı başka bir beyefendiye çeviriyoruz. İran eski başkan yardımcısı Muhammed Ali Abtahi. Bu beyin de incileri var elbet, bakalım bu neler söylemiş.
''İran'ın Amerika'ya, Taliban ve El-Kaide'ye karşı büyük çaplı yardımı ilk bu idi. İran'ın yardımı olmadan Amerika'nın bunu başarması mümkün değildi.''
Sanırsam olayları az çok gördünüz taşaksızlar. Yazıyı çok fazla uzatıp sizi daha fazla sıkmak istemiyorum açıkcası. Şimdilik bu yazıyı burada sonlandırıyorum. Sırasıyla İran'ın Irak'ta ki rolü, İsrail-İran ve gene Amerika-İran ile ilgili yazılar yazacağım size. Biliyorum hepiniz tembel adamlarsınız, bunu okurken bile sıkılmışssınızdır O yüzden bu aşrkı da size gelsin eğlenin bakiim.
http://www.youtube.com/watch?v=sS76eS34Y0c&ob=av2e
Görüşmek üzere.
10/02/2012